Fast Company: Çalışma Hayatının Geleceğindeki “Yeni Normaller”
Fast Company: Çalışma Hayatının Geleceğindeki “Yeni Normaller”
22 Nisan 2020

Covid-19 virüsünün hayatımıza girmesiyle birlikte şimdiye kadar edindiğimiz tüm alışkanlıklar tamamen değişiyor. Temizlik kuralları bir yana, çalışma hayatımızdaki düzen neredeyse baştan çiziliyor. Herkes tüm hayatını eve sığdırmaya çalışıyor. Buna ofisler de dahil…

Tüm görüşmeler online program ve uygulamalar üzerinden yapılırken, hala çalışmakta olan firmalar sosyal mesafe kuralıyla hareket ederek çalışma saatlerinde vardiyalı sistem uyguluyor.

Peki tüm çalışma düzenimizi evimizin içine inşa etmeye çalışırken geleceğimizdeki ofis hayatı sizce nasıl olacak? Yenilikçi ofis binaları konseptleri geliştiren, işletmesini üstlendiği bu binalar için hedeflediği doğru şirket “mix”i sayesinde, etkin ve sürekli bir topluluk kuran, her geçen gün buna yeni üyeler katan ve üyeler arasında ekosistem ağı oluşturan Assembly Buildings, tasarladığı ürün ve servislerle çalışma alanlarının sosyal ve idari hayatını da geliştiriyor. Assembly Buildings’in kurucu ortakları İsmet Öztanık ve Yiğit Şatıroğlu yaşadığımız değişimin, iş yapış şekillerimizi, iş ortamlarımızı ve en önemlisi “insanı” nasıl etkileyeceğini, çalışma hayatının geleceğindeki “yeni normalleri” anlatıyor:

YENİ DÖNEMDE ÇALIŞMA ALANLARI

Çalışma hayatındaki çoğu insan kendini kurumsal alanından uzakta, evinde, zamanını kendi yönetirken buldu. Bu otonomide, izole bir şekilde çalışma alışkanlığını kazanan kişiler çalışma alanlarına geri döndüklerinde nasıl davranacaklar? Bireyin kendi zamanını kendi yönetmesi pozitif bir durum. Ancak çalışma ortamının tamamen değişmesi ile kurumsal ve özel rollerin birbirine girmesi ile yaşanan çelişkiler ve çalışma arkadaşlarından uzakta işlerle baş etmek durumunda kalınması da negatif bir durum olarak ortaya çıktı.

Sosyal bireyler olarak tüm sosyal yaşamımız karantinaya alındığı için, çalışma hayatındaki sosyalleşmeye ve yüz yüze iş bitirmenin pratikliğine de özlem duymaya başladık. Tüm dünyada şu an muazzam ortak bir deneyim yaşanıyor. Dünyanın herhangi bir şehrindeki; Dubai’deki, Paris’teki veya New York’taki bir iş kontağınız ile görüştüğünüzde herkes bir çeşit karantinanın içinde… Ancak bundan sonra oluşacak kişisel tepkileri kültürel özellikleri de düşünerek incelememiz gerekiyor.

Ortak alanlara girmekten, asansörlerden, kalabalık yapılardan şüphe duyulacak mı?

Öğlen hep birlikte yenen yemeklerden rahatsız olunacak mı?

Hijyen konusunda endişeler olacak mı?

İzole yaşamdan sonra hemen eskisi gibi sosyalleşilebilecek mi?

Şehir yaşamının hızı, kalabalığı bir anda çarpacak mı?

Ofise gitmenin sebebi sorgulanırken, hangi yöntem ve yapıların değeri ortaya çıkacak?

ÖNE ÇIKAN 2 ÖNEMLİ TREND

İşte burada yine çalışma hayatının son yıllardaki yıldız trendi “deneyim (experience)”e odaklanmamız gerekiyor. Yeni gerçeklerle birlikte deneyim anlayışı ve çalışma ortamında tercih edilen deneyimler neler olacak? Assembly’nin de odağına aldığı konular hem çoklu kullanıcılı binalar tarafından geniş perspektifte, hem de şirketler tarafından mikro perspektifte ele alınması gerekiyor.

Özellikle etkileşim, well-being, kişilere özel hizmetler, hijyen ve topluluk yönetimi ön plana çıkıyor. Daha önce belki de esnek çalışma deneyimi yaşamamış kişiler artıları ve eksileriyle de olsa esnek bir çalışma deneyimi yaşıyorlar. Yaşanan tecrit dönemi kadar olmasa da kısmi uzaktan çalışmanın devam edeceğini öngörüyoruz. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda şirketlerin çalışanları için ‘’şirket hub’’larıyla alakalı çok daha fazla çaba harcaması ve dönüştürmesi gerekecek. Dünyanın öncü mimar ve danışman şirketlerinden Gensler’in de yakın zamanda yayınlanan makalesinde de yapılacak geliştirmelere karar verirken öncelikle çalışanlarınızı merkeze koymanızı ve onlar için önemli olanı anlamanızı öneriyor.

ÇOK KULLANICILI OFİS ÖNE ÇIKACAK

Çoklu kullanıcılı binalarda fonksiyonel alanlar, farklı seviyelerde iç cemiyet yönetimi, kişisel gelişim aktiviteleri, sosyal etkinlikler, eğitimler, şirketler için özenle kurgulanmış idari servisler, bireyler için concierge hizmetleri, farklı fonksiyonların ve tüm mekanların anlam katılarak yaşatılması eski kalıpların dışında bir ortam sunulmasının önemini Cushman&Wakefield, JLL, CBRE gibi global ticari emlak danışmanlığı şirketleri de raporlarında belirtmeye başlamıştı. Buna bağlı olarak çoklu kullanıcılı yapılarda paylaşmanın gücü bugüne kadar pek kullanılmamıştı. Her bir kullanıcı her türlü teknolojik donanımını, sosyal alanını, çalışanına sunduğu unsurları, idari işlerini ve giderlerini kendi içinde çözmeye çalışıyordu. Ofislerin motivasyonu yüksek, heyecan duyulan alanlar olması için özellikle çoklu kullanıcılı binalarda bu olguları ortak havuzda yaratabilecek ve kullanıcıların ihtiyaçlarına göre daha efektif dağıtabilecek, kuvvetli hikayesi olup marka aidiyeti yaratabilecek işletmeci kurguları gelecekte önemli rol oynayacak.

Bunların üstüne önümüzdeki dönemde çok fazla konuşacağımız esnek ofis kontratları konusu da eklendi. 5+5 yıllık uzun ve tüm dekorasyon yatırımının kiracı tarafından yapıldığı çok ciddi finansal yük getiren kira kontratları yerine mal sahibi lehine aylık bazda daha yüksek kira rakamlarının olduğu bunun karşılığında hem kontratların kiracı lehine daha kolay sonlandırabildiği hem de alt yapı yatırımının bir kısmının mal sahipleri tarafından birçok farklı disiplindeki şirkete uygun olarak yapıldığı ve doluluk yönetimi gerektiren seçenekler tercih edilecek.

Pandemiyle hayatımızda yaygınlaşan sosyal mesafe anlayışı ile, alan kullanımı ve sağlık&güvenlik değerlendirmeleri de seçimlerde etkili olacak.

ANLAMLI OFİSLERİN YÜKSELİŞİ

“Şirket hub”ları buluşmak, etkileşimde bulunmak, öğrenmek, hitap etmek, paylaşmak, sunmak, tanışmak, tartışmak, sağlıklı ve kaliteli yiyecek & içeceğe ulaşmak, nitelikli kişisel gelişim ve ‘’well-being’’ aktivitelerine katılmak için tasarlanır ve yönetilirse ofisin bir anlamı, şirkete bir aidiyet oluşacaktır.”

Diğer yandan kuruluşumuzdaki çekirdek kapsamlarımızdan biri olan “Workplace Enhancement” adı altında şirketlerin ofislerini, sosyal ve idari hayatı, insanı ve ihtiyaçları merkeze alarak motive eden, ilham veren ve geliştiren, COVID-19 dönemi geçince yeniden güvenle ve keyifle buluşacağımız anlamlı mekanlar haline getiriyoruz.

Ofisleri, birbiri ardına istiflenmiş, her bir çalışan için 140-160cm’lik bir masa bir sandalye ile dış dünyaya kapalı ve bir takım zorlama motivasyon duvar yazıları ile beraber, şirket yöneticilerinin dayatması ile organize edilmiş sosyal aktivite ve eğitimlerin olduğu yönetim mantalitesinden zaten çıkarmamız gerekiyordu. “Şirket hub”ları buluşmak, etkileşimde bulunmak, öğrenmek, hitap etmek, paylaşmak, sunmak, tanışmak, tartışmak, sağlıklı ve kaliteli yiyecek & içeceğe ulaşmak, nitelikli kişisel gelişim ve ‘’well-being’’ aktivitelerine katılmak için tasarlanır ve yönetilirse ofisin bir anlamı, şirkete bir aidiyet oluşacaktır.

Dünyada ofis yönetimine bu şekilde yaklaşan Gensler gibi öncü mimar ve danışman şirketleri zaten bulunuyordu, biz de benzerleriyle aynı dili konuşuyor ve çalışıyoruz. Ancak işin yöneticisi, işletmecisi, kolları sıvayıp sahaya inenini görmediğimiz için biz Assembly’yi kurduk.

FUTURE OF WORK

İçinde bulunduğumuz dönem ve sonrasında unutmamamız gereken en önemli nokta kişilerin “endişe ve stress” içinde olduklarıdır. İklim değişikliği, terör ve deprem gibi çevresel endişelerimiz varken şimdi pandemi de var. Bu dönemi akıl, irade, motivasyon ve altyapısı derin kişi ve kurumların varlığı ile birlikte aşacağımıza inanıyoruz. Bu bağlamda dünyada “Future of Work’’ olarak isimlendirilmiş derin ve geniş konuyu, farklı disiplinlerdeki fikir sahipleri ile ele alacağımız ‘’online’’ sohbetler düzenleyeceğiz. Adaptasyonun gücüyle ortaya çıkan yeni açılımların izinde olduğumuz, değişen konfor alanlarımızın yarınlar için bize farklı alt yapılar sağladığı bir dönem olması için bu mücadeleye rehberlik etmeye devam edeceğiz.

Assembly bünyesindeki ekibimiz ve paydaşlarımızla birlikte hem içinde yaşadığımız dönemi hem sonrasını düşünerek farklı çözümler üretiyoruz. COVID-19 sırasında ve sonrasında şirketlerin çalışma, sosyal ve kültürel ağını korumaya özen göstermesi gerekiyor. Aynı fiziksel ortam birlikteliğini yaşamak tabii aidiyete çok katkı sağlıyor. Ancak bugün kalıpların dışında düşünmemiz gerekiyor.

YENİ DÖNEMDE BAŞKA NELER GÖRECEĞİZ?

COVID-19’dan sonra ofis binalarına ek olarak daha az kalabalık ortamlarda, ev ve sosyal yaşantımıza yakın yerlerde, az sayıdaki iş arkadaşlarımızla paylaşacağımız, kendi kendine yeten mini çalışma alanları da görebiliriz.

Uzun yolculuk ve kalabalık alanlara alternatif çözüm yaratacak bu konseptte, içinde mutfak ve WC ile kendi kendi yeten daire ve villa seçenekleri oluşturarak ihtiyaçlara terzi işi cevap vermeye başladık.

Bu ürünün hem küçük ölçekli şirketler tarafından, hem de ekiplerini şehre dağıtmak isteyen büyük şirketler tarafından tercih edileceğini düşünerek geliştirdik.

Bu ürün daha izole olmasına rağmen dijital olarak uzaktan sağlanacak hizmet ve aktivitelerle donatılarak bireylerin işlerine odaklanması sağlanıyor.

Bununla birlikte COVID-19 dönemi sonrasında şirketlerin, çalışanlarının idari, sosyal ve “well-being” ihtiyaçlarını uzaktan da karşılayabilmesi önem kazanacak.

Şirket merkezindeki altyapı ve hizmetlerin uzaktan da sağlanabileceği kurgular yapılması, şirketin ihtiyacına göre uyarlayabileceği bir mobil aplikasyon ile çalışanları için organik market, mobil sağlık hizmetleri, Yoga gibi well-being etkinlikleri içeren geniş kapsamda servisler sunmasını ön görüyoruz.

Kaynak: https://fastcompany.com.tr/co-design/calisma-hayatinin-gelecegindeki-yeni-normaller/