”ZAMANSIZ PROJELER YAPMAK İSTİYORUZ.”
”ZAMANSIZ PROJELER YAPMAK İSTİYORUZ.”
18 Ağustos 2022

İş hayatına atıldıktan sonra zamanımızın büyük bir kısmını geçirdiğimiz iş alanları; değişen şartlar, yeni kuşakların iş yaşamında yer almaya başlaması ve yeni trendlerle birlikte farklı formlara bürünüyor. Bununla birlikte çalışanların ve işverenlerin ofislerden beklentileri de değişiyor. Biz de tasarım stüdyosu Autoban’ın kurucu mimarlarından Seyhan Özdemir ile hem günümüz koşullarıyla birlikte yeniden belirlenen ofis tasarımları hem de Autoban’ın son projelerinden biri olan Assembly’nin ortak alan tasarımı üzerine konuştuk.

Autoban’ın kuruluş hikayesini bizimle paylaşabilir misiniz? Müşterilerinize nasıl hizmetler sunuyorsunuz?

2003 yılında üniversitede birlikte çalıştığımız ve üniversite sonrasında da ortağım olan Sefer Çağlar’la birlikte ofisimizi Galata’da kurduk. İsminden de anlaşıldığı gibi Autoban bir tasarım stüdyosu. O zaman kendimizi içerisinde farklı disiplinlerde yaratıcı işlerin yapıldığı bir platform olarak görüyorduk. Autoban’ı kurduğumuz zamandaki düşüncemiz yapacağımız her neyse bunu uluslararası platformda gerçekleştirmekti. İlk etapta ürün tasarımıyla başladık. Koleksiyonlarımızla yurt dışında fuarlara gittik ve çeşitli ödüller aldık. Kendimizi uluslararası ortamda ürün tasarımcısı olarak bir noktaya oturttuk. Bununla birlikte projeler de almaya başladık.

Autoban ağırlıklı olarak iç mimari üzerine çalışıyordu ve konsept proje olarak da mimari projelerle ilgileniyordu. Bugüne kadar çoğu Türkiye ve İstanbul’da olmak üzere 500’e yakın proje gerçekleştirdik. Şu anki aşamada projelerimizin çoğunu yurt dışında yapıyoruz; Tayland, Maldiv, Malta, Prag, Manchester gibi dünyanın farklı yerlerinde… Bugün ürün tasarımı ve mobilyalarımız da dahil olmak üzere dünyada yaklaşık 50 noktada ulaşılabilir durumdayız.

Çalışmalarınızda ofis projeleri nasıl bir yer tutuyor?

 

Biz Autoban olarak kullanıcısı olan müşterilerimizle çalışıyoruz; yani ikinci seviyeden kullanıcılara iş yapıyoruz. Dolasıyla bizim için her zaman deneysel tasarımlar içeren ve kullanıcıların hayatına dokunan, onlara daha iyi bir yaşam vadeden projeler yapmak önemli. Bunun bir sonucu olarak da ofis projeleri bizim çalışma alanlarımızdan biri haline geliyor.

Burada da küçük ölçekten büyük ölçeğe farklı boyutlarda ofis alanları tasarladık. Genel olarak bizim çalışma alanlarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili düşüncemiz ve çalıştığımız şirketin vizyonu, çalışanlarına olan yaklaşımı ve bizden beklentileri çok önemli. Biz her ikisini harmanlayıp esas müşterimiz olan son kullanıcıya en ideal çalışma ortamını yaratmaya çalışıyoruz.

Assembly Ferko Signature binasının iç mekan ve ortak alan tasarımlarını üstlendiniz. Projelerinizde nasıl bir süreç izlediniz?

 

Assembly Ferko Signature binasının tüm ortak alanlarının iç mimarisinden biz sorumluyduk. Bu binada farklı firmalar yer alıyor; “custom suite” ofisler kendi çalışma alanlarını tasarlama konusunda özgürler ama ortak kullanılan tüm alanları biz tasarladık. Bu projede çalışırken İstanbul’da örnek teşkil edebilecek bir ofis binası tasarlamak bizim için çok önemliydi. Çünkü işlerimizde kalıcılık en kilit nokta. Belki klişe olacak ama zamansız projeler yapmak istiyoruz ve yapmaya çalışıyoruz. Zamansız derken herhangi bir döneme ait olmayan, uzun soluklu, her zaman varlığını ve güncelliğini koruyan projeler… Assembly’i yaparken de açıkçası bu yaklaşımımız oldukça ağır bastı. Örnek ve güzel bir projeydi. Mimari projesi de zaten Norman Foster tarafından yapılmış, dolayısıyla bir değer olarak bu elimizde vardı. Biz dokunuşumuzla da farklı bir değer yaratmak istedik. Özellikle bu tip alanlarda kullanıcılara değer verildiğini göstermek istiyoruz. Ortak alanların sembolik anlamları var; binanın duruşunu, vizyonunu, stratejisini ve konforunu anlatıyor. Bunlara dikkat ederek bir çalışma gerçekleştirdik. Özellikle uzun soluklu malzeme kullanımına çok dikkat ettik. Binanın mimariden gelen üç boyutlu hacmini vurgulayacak bir takım çizgiler yaratmaya çalıştık. Doğal malzemeye çok inanıyoruz ve bizce insanların vakit geçirdiği alanlarda doğal malzemenin gücü dikkate değer. Amaçlarımızdan biri insanlarla birlikte o enerjiyi o mekana koyacak ve onlarla birlikte yaşlanacak projeler üretmek. Bu kelimeyi çok dikkatli kullanmak istiyorum çünkü biz projeler hep güzel yaşlansın, yaşlandıkça değeri artsın istiyoruz. Dolayısıyla projemizi bu hassasiyetler çerçevesinde gerçekleştirdik.

Sizin de belirttiğiniz üzere ofis tasarımlarıyla şirketlerin, ortamların, binaların kültürü arasındaki bağ yadsınamaz. Bu anlamda Assembly’nin işletme kültürü iç mekan tasarımlarına nasıl yansıdı?

Yaklaşım meselesi çok önemli, çünkü biz ofislerde çalışmak ve bir şeyler üretmek için bir araya geliyoruz. Evde geçirdiğimizden daha fazla vakti ofiste geçiriyoruz. Dolayısıyla bir ev konforu olmasa bile pozitif anlamda bizi etkileyecek mekanlar içerisinde bulunmak çok önemli. Dolayısıyla çalışanları iş hayatının stresinden uzak tutacak, onların daha pozitif hissetmesini sağlayacak ve verimliliklerini arttıracak mekanlar tasarlamak gerekiyor. Tabi şimdi tanımlar değişmeye başladı ve farklı çalışma şekilleri ortaya çıktı. Bu yenilikler de daha pozitif bir çalışma ortamına yöneltici özellikler içeriyor. Bu yüzden de bu mekanları tasarlarken her zaman bunları aklımızda tutmaya çalışıyoruz.

Assembly Ferko Signature’da bulunan Fiba Holding için yaptığınız projeden bahsedebilir misiniz?

Daha önce belirttiğim gibi iç mekan tasarımında şirketlerin stratejileri çok önemli. Tabii ki her zaman pozitif, verimliliği arttıracak ve çağdaş bakış açılı ofisler yapmaya çalışıyoruz. Fakat herkesin kullanım amaçları ve şirket stratejileri farklı. Bu farklılıklar da iç mekan tasarımlarını şekillendiriyor.

Fiba Holding özelinde şirket kültürü tasarımlarınızı nasıl etkiledi?


Çalıştığımız herhangi bir markanın şirket kültürünü fiziksel olarak mekana taşımak hem kullanıcıları için hem de ziyaretçileri için çok önemli. Burası daha üst düzey insanların kullandığı bir alan, dolayısıyla ağırlıklı olarak toplantılar bu alanda yapılıyor. Bu gibi şirketlerin projelerinde departmanlar arasındaki ilişkiyi kurmak da çok önemli. Bunu yaparken öncelikle bu fiziksel olarak yapılan aktivitenin yani yakın ilişkinin projeye yansıması ve projenin buna imkan sağlaması gerekiyordu. Bu projede bu iç çalışma düzenini, departmanların ilişkilerini ve de şirketin vizyonunu dikkate aldık.

Y ve Z jenerasyonları iş hayatına girdikçe çalışma alanlarının birçok sosyal ihtiyaca cevap vermesi gerekiyor. Assembly tasarımsal olarak üyelerine ne vadediyor?

Öncelikle yapısal olarak mimari anlamda iki ayrı binadan ve ortada onları birleştiren bir podyumdan oluşuyor. Dolayısıyla o podyum şirket çalışanlarının çalışma aralarında ya da çalışma sırasında dışarı çıkabilme ihtiyacını giderecek bir alan. Çok kıymetli bir alan olduğunu düşünüyorum. İkincisi Assembly ortaya koyduğu vizyonla paralel kullanıcılar yarattı. Kullanıcılara baktığınızda hepsi belli bir vizyonda dünyada önemli işler yapan insanlar. Assembly bütün bu firmaların sinerjisini de oluşturmak istedi ve bunun için de bu ortak alanlara çok önem verdi. B4 katındaki lounge’da bu imkanı görebilirsiniz. Artık çalışma şekilleri de değişti ve kimse ofis tutup kendi başına çalışmak istemiyor. Assembly’nin bunun için iyi bir platform sunduğunu düşünüyorum.

Sosyal ergonomiye önem vererek tasarlanan ofislerde iletişim güçleniyor ve verimlilik artıyor. Ofis tasarımlarınızla çalışanlarınızın iletişimlerini arttırmak için ne tür düzenlemeler yapıyorsunuz?

Bize göre esas amaç çalışanların verimliliğini arttırmak. Verimliliği arttırırken de çalışanların pozitif bir ortamda bulunması ve işe severek geliyor olması çok önemli. Artık birçok ofis sadece verimliliği yükseltmek için evden çalışmaya bile geçti. Dolayısıyla rahat ortamların daha pozitif etkisinin olduğunu ve verimliliği arttırdığını gözlemliyoruz. Bütün dünya artık daha iş birlikçi bir çalışma modelini örnek alıyor ve bunun da ne kadar verimli olduğunu görüyoruz. Biz mekan içerisinde eğer müşteri de kabul ederse kimseye ait bir masanın olmadığı, herkesin farklı bir masada çalıştığı bir sistem öneriyoruz. Hatta bazen departmanları da kaldırıyoruz. Ayrıca bir sosyal alan değil de çalışma ortamının içinde masa başı dışında çalışılabilecek farklı ortamlar yaratıyoruz. Bu bir koltuk veya paylaşılabilir bir masa olabilir. Küçük rahatlama köşeleri hazırlıyoruz, birçok ofise spor alanı koyuyoruz. Bu da her zaman çalışanın konforunu arttırmak ve verimliliği yükseltme amaçlı oluyor.

Projelerinizde sürdürülebilirliğe olan yaklaşımlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Artık bütün projelerimizde bizim standartlarımız sürdürülebilirliğe yönelik. Doğru bir iklimlendirme, enerji tasarruflu aydınlatma ve sürdürebilir malzemeleri kullanma gibi… İlk başta bahsettiğim zamansız tasarım yapmanın içinde de bu var. Çok uzun yıllar işlevini sürdürebilecek ve yaşlandıkça kullanımı güzelleşen mekanlar yapmak da bunun içerisine giriyor. Öncelikle doğru kararlar vermek burada çok önemli; sürdürülebilirliği sağlamak için doğru malzemeyi ve doğru sistemi seçebilmek gerekiyor.

Assembly’nin “work hospitality” kavramını geliştirerek ofis binalarına özel olarak kurguladığı tasarım ve işletme anlayışı sizce geleneksel ofis binalarını ve coworking alanlarını nasıl etkiledi/etkileyecek?

Bunu elbette zaman içerisinde göreceğiz ama “hospitality” kavramına değinmek istiyorum. Bütün amaç zaten artık insanları mecburi bir yerde tutmak değil, insanları ağırlıyor olmak. İnsanları kalmak zorunda oldukları bir yerde keyifli ve iyi bir şekilde ağırlamak önem verdiğimiz noktalardan biri. Assembly’de de bu konuyu önemsedik. Assembly’nin de bu konuyu çok iyi işlediğini düşünüyorum. Burada ofisi olan arkadaşlarım da var ve herkesin çok pozitif bir ortamda keyifle çalıştığını görüyorum. Artık insanların bu alanlar çoğaldıkça kendilerine bir ofis tutup, bütün bu gereklilikleri yapmak yerine paylaşımlı alanlara döneceğini düşünüyorum. Co-working alanlar da, Assembly yaklaşımı olan alanlar da oldukça popüler. Yani artık trend oraya doğru gidiyor.

Sizce ofis tasarımlarının geleceğinde bizi neler bekliyor?

 

İhtiyaçlar çeşitlendikçe çalışma alanlarının da değişen bu ihtiyaçlara göre farklı işlevler kazandığını düşünüyorum. Büyük ihtimalle her çalışma ortamında bir spor salonu ve meditasyon odası olacak. Daha önce belirttiğim gibi kimsenin masası olmayacak ve herkes farklı alanlarda çalışacak. İdeal olan ofis stratejilerinin artarak devam edeceğini düşünüyorum.