fbpx
DİJİTAL DEVRİMDEN HUKUK DA NASİBİNİ ALACAK

DİJİTAL DEVRİMDEN HUKUK DA NASİBİNİ ALACAK

18 Ağustos 2022

Sürekli takip, sürekli yenilik ve sürekli güncellik. Çalışmalarını Ferko Signature managed by Assembly’de sürdüren Gençoğlu & Ergün Hukuk Bürosu Ortağı Av. Kerem Ergün’e göre, koşulları sürekli değişen dünyaya ayak uydurabilmek için avukatların yapması gereken, diğer sektörlerden kurum, kuruluş ve bireylerin benimsemesi gereken stratejiden çok da farklı değil. Av. Ergün’den Assembly bünyesinde yer alışlarının hikayesini, avukatlık mesleğinin geleceğini ve Türkiye hukuk sisteminin bugününü dinledik.

Söyleşi: Deniz Şenliler Fotoğraflar: Mert Terliksiz

Gençoğlu & Ergün Hukuk Bürosu hangi hukuksal alanlara odaklanıyor?

Gençoğlu & Ergün Hukuk Bürosu olarak ağırlıkla ticaret hukuku, şirketler hukuku, startup yatırımları, iş hukuku, fikri mülkiyet hukuku, medya hukuku, telif hakları ve gayrimenkul hukuku alanlarında faaliyet gösteriyoruz.

Koç Üniversitesi ve ardından King’s College London; daha sonra farklı hukuk büroları ve kendi büronuz… Kariyer yolculuğunuzu bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Tabii ki. 2007 yılında Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Fakültemizin ilk mezunlarını verdiği sınıfın bir ferdiyim. Mezuniyetimi takiben değerli hocam Prof. Dr. Mehmet Helvacı’nın yanında avukatlık stajımı tamamladım. Avukatlık ruhsatımı aldıktan 6-7 ay sonra lisansüstü çalışmalarımı King’s College London’da tamamlamak üzere İngiltere’ye gittim. Ortağım Av. Burak Gençoğlu ile tanışıklığımız da lisansüstü yıllarımıza dayanıyor.

Türkiye’ye döndükten sonra yaklaşık 1,5 yıl Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Hukuk Müşavirliği’nde avukat olarak çalıştım. Kariyerimdeki tek şirket avukatlığı tecrübesini ülke gündemini sıklıkla meşgul eden futbolda şike operasyonları dönemine denk getirmiş olmam hem mesleki anlamda hem de hayatta önemli tecrübeler edinmemi sağladı. TFF’deki bu çalkantılı dönemi takiben altı yıl boyunca Orhan & Orhan Hukuk Bürosu’nda avukatlık yaptım. Telif hakları, sinema, reklam, medya hukuku ve startup yatırımları alanlarına yoğunlaştığım bu dönemin ardından Mayıs 2018’de kurduğumuz hukuk bürosu ile müvekkillerimize hizmet veriyoruz.

Başka bir büroda çalışmak ile kendi büronun sahibi olmak arasında nasıl farklar var? Büro açma sürecinde nasıl zorluklarla karşılaştınız?

Hukuk bürosu ortaklığı sıfatı ile faaliyet gösterme fırsatı bulduğum bu yedi aylık nispeten kısa sürede yapılan işin sahiplenilmesi, sorumluluk hissinin yoğunluğu, iş geliştirme imkanlarının sürekli değerlendirilmesi, uzmanlaşma ve çalışma alanlarının çeşitlendirilmesi arasındaki hassas dengenin kurulması gibi noktalarda bambaşka seviyelerin olduğunu tecrübe ettim.

Türkiye’deki adalet sistemini bir hukukçu olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de bir “avukat enflasyonu” sorunu yaşanıyor. Ülke genelinde 100 binden fazla avukat faaliyet gösteriyor. Örneğin İstanbul Barosu dünyanın en kalabalık barosu olma sıfatına sahip. Bu rakamlara her yıl, kısa sürede sayısı çok fazla artmış olan vakıf üniversitelerinin hukuk fakültelerinden mezun olan genç meslektaş adaylarımız da ekleniyor. Maalesef bu durum mesleğimizi son derece olumsuz biçimde etkiliyor. Mesleğimizin itibarı, avukatların çalışma koşulları, verilen hizmetlerin niteliği gibi konular başta olmak üzere birçok noktada ciddi sıkıntıların yaşandığını gözlemliyoruz.

Benim üniversite öğrencisi olduğum 2003-2007 yıllarında avukatlık sınavının uygulamaya konacağı ve bizim muhtemelen bu sınava ilk girecek mezunlar olacağımız konuşulurdu. 2018 yılının bu son günlerinde avukatlık sınavının gelmesini Godotvari bir biçimde hala bekliyoruz.

Hukukun Üstünlüğü Endeksi verilerine göre Türkiye 113 ülke arasında 101. sırada bulunuyor. Peki sizin iyi bir hukuk sistemi olarak örnek gösterebileceğiniz ülkeler var mı?

Ülkemizin “hukuk devleti” kimliğine sahip olma ve bu kimliği benimseme anlamında örnek aldığı devletler ve sistemler, hukukun üstünlüğünün temel bir prensip olarak benimsenmesine yönelik birtakım uzun tarihsel süreçlerden geçmişler. Ülkemize baktığımızda ise “hukuk devleti” kimliğinin görece kısa süre içerisinde temel kavram olarak bellendiğini görüyoruz. Herhangi bir hukuk sisteminin etkili bir şekilde işleyebilmesinin temel taşlarından biri şüphesiz hukukun üstünlüğü ilkesinin söz konusu sisteme tabi olan vatandaşlarca özümsenebilmesidir. Dolayısıyla ilk bakışta Kıta Avrupası ülkeleri ile birlikte “common law”, yani Anglo-Sakson hukuk sisteminin yayılmasına önayak olan devletlerin hukuk düzenlerinin örnek ve öncü sistemler olduğunu ifade edebilirim.

Avukatlık mesleğini gelecekte nasıl dönüşümler bekliyor?

Teknolojinin hayatın tüm bileşenlerini değiştirdiği bir düzen içerisinde avukatlık mesleği de bu değişim ve dönüşümden nasibini alıyor. Piyasaya sürülen özel yazılımlar sayesinde şirket birleşme ve devralma projelerinin “due diligence”, yani mali tabloların ve hukuki belgelerin incelenmesi ve inceleme sonunda eksiklerin belirlenmesi ile pazarlığa esas alınacak fiyatın belirlenmesi gibi safhaları, yapay zeka kullanan çözümler ile tamamlanıyor. Bu yazılımlar sözleşme kontrolü safhalarında da aktif olarak kullanılıyor ve avukatların yapmakta oldukları işlerin bazılarını daha hızlı ve daha isabetli olarak gerçekleştiriyorlar. Yazılımların bu işleri daha hızlı yaptığı kesin olsa da daha isabetli yaptığı argümanı ise tartışmaya açık.

Mahkemelerdeki duruşma düzeni ve usulleri de modern teknolojik çözümlere yer veriyor. Örneğin, fiziken duruşmaya katılması mümkün olmayan bir kişinin beyanı hakim kararı ile duruşma salonundaki yüksek çözünürlüklü kamera sistemleri kullanılarak alınabiliyor böylelikle yargılama sürecine hız kazandırılabiliyor.

Yukarıdaki gibi günümüzde zaten karşılaşmakta olduğumuz örneklerin gün geçtikçe çoğalacağını söyleyebiliriz. Avukatlık mesleğini icra edecek meslektaşlarımızın teknolojiyi yakından takip etmeleri ve hukuk bürosu yönetim sistemlerinde yaşanan gelişmelere hakim olmaları, günümüzde önemli olduğu kadar gelecekte de önemini koruyacak. Bu yüzden yeni adaylara genel hukuk pratiğine ek olarak mutlaka niş olarak tabir edilebilecek bir alanda yetkinlik sağlamalarını önerebilirim.

Gençoğlu & Ergün Hukuk Bürosu’nun Assembly’ye geliş süreci nasıl gerçekleşti?

Tamamen tesadüf eseri diyebileceğim rastlantılar zinciri sonunda kendimizi Assembly’de bulduk. Ortağım ile birlikte ofis seçeneklerini değerlendirdiğimiz dönemde bir müvekkilimizin kira sözleşmesini incelerken e-posta’nın cc’sinde Assembly’nin ortaklarından değerli dostum İsmet Öztanık’ın ismine rastladım. İsmet Bey ile konuştuğumuzda hem Assembly’nin varlığından haberdar oldum hem de girişimlerinin diğer ortaklarından birinin de liseden dostum Yiğit Şatıroğlu olduğunu öğrenmiş oldum. Tabii bu noktadan itibaren Assembly bünyesine katılma kararımızı da son derece hızlı ve gönül rahatlığı ile vermiş olduk.

Assembly gibi yeni nesil çalışma alanlarının bir hukukçu olarak size ve şirketinize ne gibi olumlu etkileri var?

İş geliştirmek, müvekkil portföyü oluşturmak ve mevcut portföyü genişletmek bir hukuk bürosunun var olabilmesi için en önemli faaliyetlerin başında geliyor. Bu anlamda büromuzu Assembly bünyesinde kurmuş olmanın faydalarını ilk günden beri hissediyoruz. Assembly’nin sağladığı network imkanları, hem iş geliştirme hem de farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirket ve kurumlar ile karşılıklı bilgi paylaşımında bulunmak anlamında büromuza ciddi bir artı değer katıyor.