ÇİN TERBİYESİ
ÇİN TERBİYESİ
18 Ağustos 2022

Çin hükümeti, dünyanın en kalabalık toplumuna mensup bireyleri “sıralayacağı” çok büyük bir sistem kuruyor. “Social credit system” yani ‘sosyal kredi sistemi’ olarak adlandırılan bu sistemde, hükümet vatandaşlarının davranışlarını izleyecek ve sosyalleşmelerine göre onları sıralayacak. Kredi borcunu ödeyen, yaya geçidinde duran, sigara içilmeyen yerlerde sigara içmeyen, sosyal medyada yalan haber yapıp insanlara iftira etmeyen ve bunlar gibi birtakım sosyal normlara uygun olarak yaşayan vatandaşlar A kategorisine girecek; bunların tam tersini yapanlar ise D kategorisine. Özetle Çin’de yaşayanları içinde bulundukları kategoriye göre ceza ve ödüller alacakları bir toplum düzeni bekliyor.

Yazı: Nevbil Bilsel

Çin, tahminen 2020 yılında, vatandaşlarını yeni bir “kredi puan sistemi” ile A, B, C, D şeklinde kategorilere ayıracak. Bu amaç doğrultusunda test ve denemeler yapılmaya devam etse de, verilen karar kesin. Eminim bu durumdan yeni haberdar olduysanız siz de benimle aynı soruyu soruyorsunuz: 2017 verilerine göre neredeyse 1,4 milyar nüfuslu Çin, nasıl olacak da A, B, C ve D olarak dört sınıfa ayrılacak?

İnsanların “puanları” nasıl belirlenecek? Puanlar neye yarayacak? Puanı düşük olanları cezalar mı bekliyor? Gelin, önce bu sistemin nasıl işlediğine bakalım.

Çin hükümeti, dünyanın en kalabalık toplumuna mensup bireyleri “sıralayacağı” çok büyük bir sistem kuruyor. “Social credit system” yani ‘sosyal kredi sistemi’ olarak adlandırılan bu sistemde hükümet, vatandaşlarının davranışlarını izleyecek ve sosyalleşmelerine göre onları sıralayacak. Kredi borcunu ödeyen, yaya geçidinde duran, sigara içilmeyen yerlerde sigara içmeyen, sosyal medyada yalan haber yapıp insanlara iftira etmeyen ve bunlar gibi birtakım sosyal normlara uygun olarak yaşayan vatandaşlar A kategorisine girecek; bunların tam tersini yapanlar ise D kategorisinde yer alacak.

Program şu an Çin’in birçok yerinde uygulamaya geçmiş durumda; tüm ülke ise 2020 yılında sisteme geçiş yapmış olacak. Sistemin test edildiği bölgelerde yaşayan insanlar, işin ilginç tarafı durumdan memnun çünkü “daha iyi insanlara dönüştüklerini düşündüklerini” söylüyorlar.

Puanlar sürekli değişken. Davranışlarınıza göre puanınız bir gün artıp ertesi gün azalabiliyor. Bir gün A sınıf vatandaşken ertesi gün D sınıf vatandaş olabiliyorsunuz. Çin’in bu derecelendirme sistemi, çok ilginç ödül ve ceza gibi karşılıklar ile toplumu terbiye etmeyi amaçlıyor. Ne tür cezalar mı uygulanıyor?

Uçmak ve trenlere binmek, düşük puanlı ve kara listede bulunan 9 milyon kişi için yasak. 3 milyon kişi, trenlerde Business Class bilet alamıyor. Puanınız düşük ise çocuklarınızı özel okullarda okutamıyorsunuz. Askere gitmeyi reddederseniz de durum farklı değil: Zorunlu askerlik görevini yerine getirmemiş olan 17 kişinin eğitim imkanları kesilmiş durumda; kayıtlı oldukları okula devam edemiyorlar ve sonra üniversiteye de gidemeyecekler. Güvenilmez vatandaş olarak etiketlenmeniz durumunda devlet kurumlarında ve bankalarda yönetici olmanız yasak. Listeler henüz tamamlanmamış durumda. İyi olan bir taraf varsa o da karar öncesi mahkemeden bir kağıt almanız ve size en azından itiraz hakkının tanınması. Savunmanız kabul edilirse listeden çıkabiliyorsunuz.

Puanınız düşükse otel ve restoranlara girmeniz, rezervasyon yapmanız da yasak. Aksi durumda ise otellere depozito vermiyorsunuz ve restoranlarda öncelik sahibi oluyorsunuz. Bu ceza ise en güzeli: Sosyal medyada sürekli paylaşım veya şuursuzca İnternet alışverişi yapar, çok fazla oyun oynarsanız hem puanınız hem İnternet hızınız düşüyor.

Ödüller de var elbette. Puanı yüksek bir vatandaşsanız online dating siteleri size daha fazla seçenek sunuyor, bankalar en iyi faiz oranlarını size veriyor, elektrik faturalarında indirim ve kira anlaşmalarında depozitodan muafiyet hakkı yine size tanınıyor.

Korku hissinin baskın olarak hissettirildiği, ödül ve ceza kavramları ile insanların terbiye edildiği bir toplumda özgürlük hissinin ne kadar kısıtlandığını, toplumu bu şekilde kategorilere ayırma düşüncesinin ne kadar saçma ve korkunç olduğunu bir kenara bırakarak, bu şekilde terbiye olmuş bir toplumun nasıl faydalı olacağı düşüncesi de aklımı kurcalıyor. Açıkçası “Bu kişiyi bu üst düzey yöneticilik pozisyonuna nasıl getirmiş olabilirler?” diye düşünmek, torpilli olup olmadığını sorgulamak elbette güzel. Trafikte arabaların kurallara uyması, insanların ve hayvanların haklarının korunması, bekleme sıralarında insanların birbirini itip kakmaması, kimsenin öne geçmeye yeltenmemesi, hırsızlığın ve haksızlığın önüne geçilmesi de aynı şekilde. Öncelikle, bu mümkün mü? Ve insan sürekli hata yapacağı ve bunun sonucunda etiketleneceği, ayrıştırılacağı korkusuyla nasıl yaşar? Kaldı ki yasaklar hep cazip, asilik seksidir; düzene karşı gelmek, düzeni savunmaktan daha tutkuludur. Bu durumda denge nasıl sağlanacak?

Aklıma gelen başka sorular da var: Acaba ben ne yapardım? Kurallara uyar mıydım, yoksa inadına kuralları bozar mıydım? Çinliler, bu sistemin uygulamaya geçmesi sonucunda terbiye mi olurlar yoksa birbirlerini öldürmeye mi başlarlar? Çin bu sistem sayesinde hepimizin yaşamak istediği bir yer haline gelebilir mi? Peki bu sistem Türkiye’de uygulanabilir mi?

Kapanışı, konuyu bir bilene sorarak yapalım. Uzman psikolog, psikoterapist Zaza Yurtsever, böylesi bir kategorilendirme sisteminin toplumda yaratacağı etkiler konusunda hayli karamsar: “Çin’de yavaş yavaş uygulanmaya başlayan bu postmodern kast sistemi için iktidar, amacın halk arasındaki güven duygusunu güçlendirmek olduğunu ifade ediyor. Böylelikle bir insanla karşılaştığınızda aldığı puan ve ait olduğu kasta göre onun ne kadar güvenilir olduğunu doğrudan anlamanız mümkün. Komünist iktidar, her ne kadar buna benzer argümanlarla bu sistemi savunsa da, söz konusu olanın totaliter bir sistem olduğu ve devletin birey üzerine mutlak hakimiyet kurmak istediği apaçık ortada. İlk adımda devletin insanlar üzerinde kurmak istediği bu mutlak kontrol, uzun vadede 1,4 milyar insanın birbirini kontrol ettiği bir sisteme dönüşecektir. Gücün ve kontrolün acıya son vereceği düşüncesi insanlığın en derin umutlarından biri. Ama ne yazık ki bu, son derece çocukça bir yaklaşım. Tabii ki güç ve kontrol hiçbir zaman insanların acılarını bitirmeyecek. Tam tersi bu sistem insanların birbirlerine güvenmemelerine yol açacak. Ve tabii ki her totaliter sistemde olduğu gibi sosyal kredi sisteminde de yine en büyük cezayı farklı düşünenler, entelektüeller, sanatçılar, muhalifler, yani özgür yaşamak isteyen bireyler çekecek.”

Çin’in gerçekten bu sistemi benimseyip distopya romanlarında karşımıza çıkan tarzda bir toplum yapısına evrilip evrilmeyeceğini, evrilmesi durumunda onu başka ülkelerin de takip edip etmeyeceğini zaman gösterecek.