Geleneksel sektörleri baştan aşağıya şekillendiren, oyunun kurallarını değiştiren yıkıcı nitelikteki startup’lar (televizyon yayıncılığını tümden değiştiren Netflix ya da taksiciliği dünya genelinde kökten sarsan Uber gibi, oyunun kurallarını değiştirerek hızlı büyüyen şirketler buna örnek gösterilebilir) geçtiğimiz 10 yılın en çok konuşulan konularından biri. Bu yıkıcı startup’lar, dijitalleşmeye sırt çeviren geleneksel şirketleri bir çırpıda ortadan kaldırabilecek güçte. Nesillerdir yürütülen bir aile işini, Silikon Vadisi’nden çıkagelen startup bir anda zor duruma sokabiliyor. Sektör skalası oldukça geniş; sadece 1990’lardan kalma sanayi üretimini devam ettiren şirketler değil, dönüşüme ve yeniliğe açık şirketler de bu yıkıcı startup’ların tehidi altında. Peki, başta CEO’lar olmak üzere tepe yöneticiler, dijitalleşmenin getirdiği trendler konusunda ne düşünüyor? Yöneticiler, şirketlerinin iş modellerini sürdürülebilir kılmak adına nasıl pozisyon alıyor?
Yazı: Alp Börü
Danışmanlık şirketi KPMG’nin bir araştırması, yukarıdaki sorulara cevap verebilecek nitelikte. Otomotiv, bankacılık, altyapı, sigorta, yatırım yönetimi, sağlık, üretim, perakende, teknoloji, enerji ve telekomünikasyon olmak üzere 11 kilit sektörde çalışan dünyada 1261, Türkiye’de ise 25 CEO ile yapılan araştırmanın sonuçları çarpıcı.
Araştırmaya katılan dev şirketlerin yöneticilerinin %74’ü, yıkıcı inovasyonu bir tehdit değil, fırsat olarak görüyor. Üstelik aynı soru Türkiye’deki CEO’lara yöneltildiğinde, daha cesur ve iddialı bir oran dile getiriliyor: %84. Türk CEO’lar, önümüzdeki üç yıllık dönemde kendi sektörlerinde bir yıkım gerçekleşmesini bekliyor. Fakat CEO’lar için bu, karamsar bir tablo değil; aksine, fırsatlar yaratan bir durum ve bu yıkım karşısında elleri kolları bağlı durmaktansa, yıkımı gerçekleştiren taraf olma niyetindeler.
Dijitalleşmenin beraberinde getirdiği trendlerin etkisini, yöneticilerin diğer cevaplarında da görmek mümkün: Türkiye’de CEO’ların gelecek üç yılda yapacakları ilk beş yatırım önceliğinde, %96’lık oranla inovasyon, başı çekiyor. Siber güvenlik %92’lik bir oranla ikinci sırayı alırken, istihdam %75, fiziksel altyapı %80 ve yeni gelişen teknolojiler %76’lık oranla ilk beşi oluşturuyor. Bir diğer ifadeyle, CEO’ların ilk beş yatırım tercihinden üçünde, dijitalleşmenin doğrudan ya da dolaylı etkisini görmek mümkün.
Araştırmada ortaya çıkan bir diğer dikkat çekici olgu ise CEO’ların istihdam konusundaki iyimser yaklaşımı; tepe yöneticiler gelecek üç yılda bilişsel teknolojiler, Ar-Ge, müşteri hizmetleri, insan kaynakları, bilgi teknolojileri ve pazarlama bölümlerinin hepsinde çalışan sayısının artacağını düşünüyor. Türkiye’de CEO’lar en fazla artışın %92 ile satış bölümünde yaşanmasını beklerken, dünya genelindeki CEO’lar bilişim teknolojilerinde bir artış (%69) yaşanacağını düşünüyor.
“Robotlar işimizi çalacak” serzenişinin sıklıkla işitildiği günümüzde CEO’lar, henüz beyaz bayrağı çekmiş değil. Ters köşeye yatıran bir başka oran da burada kendini gösteriyor: Robot teknolojilerine yatırım yapan tepedeki bu yöneticiler, önümüzdeki üç yıl içerisinde şirketlerinin çalışan sayısını artırmayı planlıyor. CEO’ların %64’ü %5’in altında, %32’si %6-10 arasında, %4’ü de %11-25 arasında istihdam artışı öngörüyor.
Öyle görünüyor ki, dijitalleşmenin getirdiği trendler karşısında hem küresel hem de Türkiye’deki CEO’lar elini taşın altına koymaktan çekinmiyor. Araştırmaya verilen cevaplar, tepedeki yöneticilerin değişim ve dönüşüme eskiye kıyasla daha fazla meyilli olduğunu da gösteriyor. Şirketlerinin mevcut konumunu korumak ve hatta bir adım daha ileri götürmek adına CEO’ların, dijitalleşmeden doğan trendler karşısında çevik ve cesur kararlar vermesi gerektiği ise yadsınamaz bir gerçek.