ÇALIŞMA HAYATININ GELECEĞİ: KONSANTRE MERKEZ VE UYDU OFİSLER
ÇALIŞMA HAYATININ GELECEĞİ: KONSANTRE MERKEZ VE UYDU OFİSLER
17 Ağustos 2022

Koronavirüs krizi, çalışma  hayatının geleceğini yeniden şekillendiriyor. Ekonomiler ve şehirler adım adım yeniden açıldı, açılıyor. Açık kalıp kalmayacağı, virüsün yeni dalgalarında neler yaşayacağımızı ise pek bilmiyoruz. Bu nedenle ofise dönüş de büyük bir soru işareti olarak kalıyor. Dönenler, kısmen dönenler, hiç dönmeyenler her türlü örnek şuan şehirlerimizde mevcut. Bu bir kriz dönemi, her sorun gibi bunun da çözümleri bulunacak ve yaşam şeklimiz yeni gereksinimlere ve tercihlere adapte olacak. Ofisler ise en büyük soru işaretlerimizden biri. Ofis ve çalışma sistemleri irili ufaklı her şirketin önümüzdeki üç yılda kendine defalarca soracağı, analizler ve denemeler yapacağı bir konu olacak. Zorunlu uzaktan çalışmaya her geçen gün daha fazla adapte oldukça, ofislerin gerçek sebebi daha fazla sorgulacak. Bu şekilde de alışılagelmiş istekler yerine, gerçek ihtiyaçları sağlayabilen sistemleri tercih etmeye başlayacağız. Ne de olsa hepimizin amacı kaynaklarımızı daha verimli ve katma değerli kullanmak olacaktır.

Şirketler, merkez ofisleri için tercih edecekleri binalardan artık çok daha fazlasını talep edecekler. Bir çok servisi, cemiyetleşme olgularını, kişisel gelişim ve sağlıklı yaşam ile alakalı binaların kullanıcılarına sunacağı yüzlerce konu var. Çok yakın zamanda birçok binada müşteri deneyimi yöneticileri veya topluluk yöneticileri olacak. Yeni trend; bir markası ve topluluğu olan ev sahipleri oluşturmak. Artık ev sahiplerinin kendilerini rakiplerinden ayrılabilecekleri bir kültüre, atmosfere sahip olmaları bekleniyor.

 

“Mekan trendi” oluşturmak bir hizmet olarak görülüyor. Bina sahipleri için artık binanın dış fiziksel görünümünün iyi olması yeterli değil. Aynı zamanda o binada sundukları hizmetler ve bina sakinlerine değer katacak faaliyetler de önemli.

 

UYDU OFİS MODELİ

 

Bu yeni trende göre, koronavirüsün neden olduğu ekonomik ve sağlıkla ilişkili sorunlar, şirketleri “uydu ofis” modelini benimsemeye sevk edebilir. Uydu ofis, ana ofis dışında bir yerde bulunan bir şirketin daha küçük bir şubesi gibi çalışıyor. Bu nedenle, daha fazla işveren “tek merkezi ofis” fikrini değiştirmeye, birden çok küçük ofis kurmaya hazırlanıyor.  Örneğin merkezi Levent’te bulunan bir şirket, Beşiktaş, Kadıköy, Göktürk, Ümraniye gibi ana arterlerde, birkaç uydu ofisi kurup, mevcut kampüsünü ise bir genel merkez olarak, “şirketin kalbi” gibi kullanabilecek.

 

Şirketler gördü ki, salgın sırasında herkes aynı ofiste olmadığında işler yine de yürüyebiliyor. Zamanla daha da iyi yürümesi için tecrübeleneceğiz. Bu yüzden, “heart office” sisteminde, merkez daha çok şirket misyon ve vizyonun ete kemiğe büründüğü bir ortam olacak. Şirkete yeni başlayanlar, eğitimler, erkinlikler, departman toplantıları, müşteri ve tedarikçi ağırlamaları, önemli toplantılar ve yönetim kurulu burada olacak. Uydu ofisler ise her gün merkezde olması gerekmeyen çalışanlar için şehrin farklı noktalarında günlük ulaşım kaybıyla alakalı büyük avantaj sağlayacak. Merkez ofisin pahalı metrekaresi ve işletmesi azalacak, uydu ofislerin masrafı merkeze göre çok daha düşük olacak.

 

Mesela ulaşım… Uzmanlar, insanlara diğer insanlardan bir buçuk metre uzakta durarak sosyal mesafeyi uygulamalarını tavsiye ediyor. Toplu taşıma araçlarında bunu yapmak gerçekten zor. Ancak, çalışanlar zamanın bir bölümünde evden ve geri kalanında uydu ofislerde çalışıyorsa, herkesin her gün merkezi konumdaki bölgelere seyahat etmesi gerekmeyecek. İşçiler işe gidip gelmek için çok daha az zaman harcayacak.

 

TEKNOLOJİNİN BÜYÜYEN ETKİSİ

 

Diğer yandan teknolojinin kullanımı artacak. WorkTech Academy’de yakın zamanda yapılan bir ankete göre, firmaların yüzde 71’i yeni teknoloji yatırımlarına verdi. Karantina sırasında, insanlar ve şirketler uzaktan ve sanal olarak çalışma kapasitelerinin fark ettiklerinin çok daha üstünde olduğunu gördüler.

Bu süreç adaptasyonu ve yeniliği teşvik etti. Ayrıca şirketlerin kullanmayı ancak hayal edebildiği teknolojileri de harekete geçirdi. En belirgin etki, “video işbirliği”ne geçiş oldu. Yalnızca Microsoft Teams, bu yıl Mart ayında tek bir hafta içinde yaklaşık 12 milyon yeni kullanıcı ekledi.

Video konferansın, önümüzdeki beş yıl içinde uzak çalışma pazarının yüzde 50’sini oluşturması bekleniyor (şu anda yüzde 10-15’e yükseldi). Uzmanlar, yatırım ve inovasyon için dört temel alan olacağını öngörüyor. Bunlar; uzaktan işbirliği; temassız bina yönetimi; otomasyon; ve veri analizi olarak sıralanıyor.

Bu büyük değişim, yeni işbirliği yöntemlerinin geliştirilmesini sağlayacak. Her zaman video konferans yapmak, asenkron çalışma modelleri getirmek ve yüz yüze ve uzaktan etkileşimleri mümkün kılan işbirliği alanları gibi.

Ankete katılan 500 İngiliz iş insanının% 73’ü, koronavirüsün yeni bir otomasyon dalgasını ateşleyeceğini söyledi. % 62’si, kendi şirketlerinin şu anda çalışanlar tarafından yapılan bazı süreçlerde otomasyonu kullanma planlarını hızlandırmasını bekliyor.

Hijyenle ilgili endişe, temassız teknolojilerin de hızla benimsenmesine neden oluyor. Bluetooth, NFC okuyucuları ve mobil uygulamalar gibi teknolojiler, çalışanların hiçbir şeye dokunmadan çalışmasını sağlıyor.

Gelecekte bu, akıllı telefonların asansör çağırmasına veya makineden kahve istemesine, ses ile etkinleşen teknolojilerle donatılmış konferans odalarının olmasına fırsat tanıyabilir.

Üstelik bu yenilikler tamamen mavi yakalı işlerle sınırlı kalmayacak; Microsoft kısa süre önce MSN haber masasının tamamını otomatikleştirdiğini duyurdu.

Dünya Ekonomik Forumu, 2018’de insanlar ve makineler arasındaki geçiş nedeniyle 75 milyon işin yerinden edilebileceğini tahmin etti.

Ancak 133 milyon yeni rolün ortaya çıkabileceğini, robotların ve insanların birlikte çalışabileceğini de söylüyorlar.

Şirketler, veriye dayalı bir yaklaşım kullanmanın potansiyelini giderek daha fazla görüyor. Bu, çalışanların benzersiz niteliklerini ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamaya ve işgücünü buna göre dağıtmaya da yarıyor.