fbpx
ÇALIŞMA ALANLARININ GÜVENLİĞİ
ÇALIŞMA ALANLARININ GÜVENLİĞİ
18 Ağustos 2022

İş yerleri, sürekli ilerleyen teknolojiden doğan yeni ihtiyaçlarla her geçen gün daha da değişiyor, çalışanlar ise eski alışkanlıklarında ısrarcı. Peki bu dönüşüm nereye kadar sürecek?

 

Yazı: Özgün Yiğit Tuna

Şunu kabul edelim ki, The Office ve dizinin ana karakteri Michael Scott, pratikte artık bir televizyon dizisinden fazlası değil. İş dünyasında yaşanan değişimlerin fiziksel etkilerini çalışma ortamlarında açık bir şekilde görüyor ve deneyimliyoruz. TECHnalysis’in bu değişimi inceleyen araştırması, geride bıraktığımız yüzyılda temelleri atılan teknolojileri ve çalışma alışkanlıklarını mercek altına alıyor.

İş dünyasının farklı sektörlerinden yaşları 18-74 arasında değişen 1000’i aşkın çalışanın dahil edildiği araştırmanın amacı; çalışma alışkanlıkları, beklentiler ve ihtiyaçlar doğrultusunda modern çalışma alanlarının nasıl evrildiğini anlayabilmek. Araştırmanın sonuçlarında şaşırtıcı bazı çıkarımlarla karşılaştığımız gibi, bazı konularda değişmeyen tutumlara sahip olduğumuz gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Örneklerle ilerleyelim.

%48, şirket bilgisayarını kullanıyor

Mobil cihazlar ile başlayalım. Bundan 40 yıl önce cep telefonları fikir olarak dahi hayatımızda yer almazken, 2019 yılında dünya çapında yaklaşık 4,7 milyar insanın cep telefonu kullanıcısı olacağı öngörülüyor. Bu durumdan çıkarım yaparak, günün 3’te 1’ini (bazen daha da fazlasını) geçirdiğimiz ofislerde de cep telefonlarımızın iş yaparken birincil tercihimiz olduğunu düşünenler olabilir. TECHnalysis’in araştırması ise bu konuda eski alışkanlıklarımızın galip geldiğini söylüyor: Çalışma alanlarında en sık kullanılan cihazlar, %48’lik bir oranla hala şirket bilgisayarları.

%39, e-mail tercih ediyor

Araştırmanın bir diğer odak noktası da bireylerin iş hayatında hangi iletişim yöntemlerini tercih ettiği. Sanal gerçeklik çağına geçmiş olsak da bilgisayarlarımıza ve geleneksel iletişim yöntemlerimize bağlılığımız, geçmişteki tazeliğini koruyor. Birbirimizle ve iş ortaklarımızla iletişim kurarken e-mail, %39 oranla tercihlerimiz arasında ilk sırada yer alıyor. Cep telefonları, %25 oranla ikinci sırada. “Sosyal medyada varlık göstermeden iş yapılmaz” fikrinin son derece yaygın olduğu günümüzde, bu mecralar üzerinden iletişim kurma fikri ancak %12’lerde seyrediyor ve bu durumun, bize kalırsa, henüz tam anlamıyla alışamadığımız bir durum olduğunu gösteriyor. Faks makineniz yoksa almakla hiç uğraşmayın, varsa da artık depoya kaldırmanın vakti gelmiş gibi görünüyor.

Büyük veri, kaçınılmaz soru

Peki bu kadar e-mail alıp gönderirken, sosyal medya üzerinden bazen iş yaparken ve tüm bunları şirket bilgisayarlarından yaparken, güvenliği nasıl sağlayacağız? Değişimin kaçınılmaz olduğu günümüzde, hayatımıza gittikçe daha fazla dahil olan teknoloji, bambaşka bir gereksinimi de beraberinde getiriyor: Modern güvenlik çözümleri. Araştırmacılara göre geleceğin çalışma alanları için ideal güvenlik çözümü, biyometrik yöntemlerin çalışma alanlarına entegrasyonundan geçiyor. Ancak araştırma sonuçları, bu yeni teknolojinin henüz hayatımızın odağına yerleşemediğini gösteriyor. Katılımcıların yalnızca %15’i biyometrik yöntemlerden faydalanırken, %41’inin kişisel cihazlarında bir güvenlik politikası dahi bulunmuyor.

Biyometrik önlemlere hazır mıyız?

TECHnalysis’in başkanı ve baş analisti Bob O’Donnell, araştırmanın sonuçlarına dikkat çekerek yeni çalışma alanlarının modern güvenlik yöntemlerine sahip olması gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü bireyler olarak gelişen dünyaya adaptasyonumuz, teknolojinin kendisi kadar hızlı olmuyor ve aradaki farkın açılması, güvenlik problemleri için zemin hazırlıyor.

O’Donnell’ın belirttiği biyometrik güvenlik yöntemleri, hayatımızı ciddi şekilde etkileyecek güçte. Her şeyden önce, kart gibi fiziksel bir ihtiyacı ortadan kaldırıyor çünkü göz tarama ve parmak izi teknolojisi için gerekenleri daima yanımızda taşıyoruz. Çoğaltılıp kopyalanamaz metotlar olduklarını da belirtmek gerek. Bu yöntemin belki de pratikte en faydalı getirisi, yenilenmesine ihtiyaç duyulmaması. Araştırmanın sonuçlarına göre kişisel bilginizi bir kez girdikten sonra, üstünden yıllar geçse de sistem sizi tanıyabiliyor. (Gün içinde parmak izinizi birkaç kez tanımayıp elle şifre girmenizi gerektiren akıllı telefonlardan sonra hoş bir değişiklik, tabii.) Dolayısıyla biyometrik yöntemlerin bizi sürekli “Şifremi unuttum” butonuna tıklamaktan kurtaracağı gerçeği de, geleceğin iş yerlerini inşa ederken aklımızda durmalı. Bize inanın; birden fazla kişinin ortak projeler yürüttüğü günümüzde bile bu büyük bir kolaylık olarak karşımıza çıkarken, gelecekte bu durum kaçınılmaz olacak.

 

TECHnalysis’in çalışma alışkanlıklarımızı geniş perspektiften incelediği araştırması sayesinde hangi alanlarda tutucu ve hangi alanlarda değişime açık olduğumuzu görebiliyoruz. Bob O’Donnell ise tüm yolların güvenlik yöntemlerine çıktığının altını çiziyor. Yani teknolojinin beraberinde getirdiği sonuçları artı ve eksileriyle ele alan ve kendini her duruma hazırlayan şirketler, geleceğin güçlü aktörleri arasında yer alacağa benziyor.