Türkiye ve Orta Doğu’nun lider oyun şirketi Peak Games, ardından Hemenkiralik.com ve şimdilerde 500 Startups Istanbul’un kurucu ortakları arasında bulunan Rina Onur Şirinoğlu’ndan dokuz soruda girişimciliği dinledik.
Röportaj: Elvin Vural • Fotoğraf: Can Akat
Girişimcilikten, erken yaşta teknoloji yatırımcılığına geçiş yaptınız. Sahadan yetişmek, girişimcilik ekosisteminde başarılı olmak, para kazanmak için kişiye avantaj sağlıyor mu?
Ben sahadan yetişmenin, daha önce girişimcilik geçmişimin olmasının çok faydasını gördüm. Nasıl derseniz… Girişimcilik, zorlu bir yol. Önünüze birçok güçlük çıkıyor. Para bulmak, yatırım almak bunlardan sadece biri. Bu zorlu yolda girişimcinin kafasından ve gönlünden geçeni bilmek, onların yanında durabilmek; sadece parasal destek sağlamak değil, onlara mentor olarak da tavsiyede bulunmak çok önemli. Yatırımcı tarafa geçince bu durumu fark ettim; o sebeple girişimcilik geçmişim, hem doğru yatırımları yapmamda hem de yaptıktan sonra yatırımcılara ve bu tip girişimlere faydalı olmamda çok etkili oldu.
O zaman her yatırımcı aynı zamanda girişimci olmalı diyebilir miyiz?
Her yatırımcının girişimci olma zorunluluğu yok. Aslında birçok iyi yatırımcının girişimcilik deneyimi bile yok. Bazen bir girişimcilik deneyiminin olmaması, önünüzdeki bir yatırım potansiyeline objektif bakabilmenizi de sağlıyor. Duygular tamamen dışarıda kalıyor. Böyle bir şart yok fakat ben girişimcilik deneyimimin olmasının faydasını şahsi olarak çok gördüm.
Peki girişimcilik insanın kanında mı var, yani girişimcilik DNA’sı diye bir şey var mı?
Kesinlikle var olduğunu düşünüyorum. Girişimcilerin içinde aslında bir delilik var, deli doluluk. Girişimcilik yapmış kime sorsanız size aynı şeyi söyler: Bu çok zor ve aslında solo bir iş, yani tek başınıza gittiğiniz bir yol. Biraz kafadan kaçıklık olmadan, kotarabileceğiniz bir iş değil girişimcilik. Bunun haricinde girişimcilerin ortak özellik olarak çok inatçı olduklarını ve sebat etmeyi bildiklerini düşünüyorum. Bir fikrin peşinden gitmek, bir ürünü hayata geçirmek, müşteriyle buluşturmak gibi adımları birçok insan yapabiliyor fakat bu insanlar, karşılarına çıkan ilk tümsekte yön değiştirip, yapamadık deyip, havlu atabiliyorlar. Gerçekten başarılı girişimcileri, belki başarısız diyebileceğimiz girişimcilerden ayıran temel iki özellik var: Çok çalışmaları ve sebat etmeleri.
Bir işe yatırım yapmadan önce girişimcinin hangi özelliklerine bakarsınız? Girişimcilik geçmişine mi, mezun olduğu okula mı, yoksa başka bir özellik ya da yeteneğine mi?
Aslında bunların hepsine bakıyoruz. Girişimciler bazen, yatırım yapma şeklimizin bir kara kutu olduğunu söylerler. Çünkü şu özellikleri karşılıyorsanız size destek olacağız, yoksa olmayacağız gibi kurallarımız yok. Zaten girişimlerin de hepsinin farklı özellikleri var, hepsi farklı bir ihtiyacı karşılıyor. Ancak girişimcilerin karakter yapısına elbette bakıyoruz. Liderlik ruhu var mı? Takım oyuncusu olmaya uygun mu? Üç kişiyle başladığınız bir iş, kısa zamanda 300, hatta 3000 kişinin çalıştığı bir şirket halini alabilir. Bunlar haricinde kişinin gittiği okul veya tecrübe kazandığı yerler, bizim için iyi sinyaller. Tabii ki Türkiye’nin veya dünyanın en iyi okullarından mezun olmuş bir insan, olmamış birine göre daha başarılı olacak diye bir garanti yok ancak buralardan mezun olmuş olan insanların bizde uyardığı intiba şu: Evet bu kişi öğrencilik hayatında da iyi çalışmış, ne istediğini bilmiş ve dünyanın en iyi üniversitelerine girmiş. Fakat yine ifade ettiğim gibi, iyi bir eğitim almak, girişimcilikte başarılı olmak için olmazsa olmazlardan değil. Üniversite öğrencisine de yatırım yapıyoruz, üniversiteye hiç gitmemiş birine de yatırım yapabiliriz. Sonuçta bu işin kuralı, kitabı yok. Önemli olan vizyon sahibi ve cesur olmak; ne yapmak istediğini bilmek, bu uğurda sabır gösterebilmek.
Bir startup’ın sizi heyecanlandırabilmesi için sahip olması gereken beş özellik sayabilir misiniz?
İngilizcede 5T dediğimiz beş özellik var. Türkçeleştirmem gerekirse, öncelikli olarak takım olmak çok önemli. İkinci olarak, bu takımın, ekibin geliştirmiş olduğu ürünün hitap ettiği pazarın açık olması gerekiyor. Dar bir pazara hitap ediyorsanız çok iyi bir girişimci olsanız bile, işin skalası çok küçük kalacağı için, girişim sermayesinin ilgisini çekemeyebilirsiniz. Üçüncü kriter şu: Fikir aşamasında mısınız, yoksa elinizdeki limitli kaynaklarla bir yere gelebildiniz mi? “Minimum Viable Product” dediğimiz küçük bir ürün grubunu, pilotu çıkarıp müşterilerle veya erken kullanıcılarla buluşturdunuz mu? Dördüncü özellik: Talep ettiğiniz yatırım konusunda ne kadar bilgilisiniz; ne kadar paraya ihtiyacınız var, alacağınız parayı nasıl harcayacaksınız? Beşincisi ve en önemli özellik ise, teknoloji. Üzerinde çalıştığınız ürünün savunulabilir, geliştirilebilir ve büyütülebilir bir teknolojisi var mı? Sizi diğer şirketlerden ve girişimlerden ne farklı kılıyor? Bu beş özellik bizim için çok önemli.
5T’yi yerine getirdik diyelim, peki genç girişimcilerin yapmaması gereken üç şey nedir?
Genç girişimcilerin yapmaması gereken ilk şey, hemen havlu atmak. Zor bir yoldasınız, hemen pes etmeyin, devam edin. İkinci olarak, bu yola tek başınıza çıkmayın; ortaklarınız olsun. Zorluklarla mücadele ederken, omuz omuza durabileceğiniz takım arkadaşlarına ihtiyaç duyacaksınız. Üçüncü olarak, ekip kurmanın sadece büyük ve kurumsal şirketlerin İK departmanlarının işi olduğunu düşünmeyin. Takımınız, sizin en önemli kaynağınız. Bu yüzden kurucu ekip olarak ne kadar başarılı olursanız olun, işe alacağınız ilk kişilerin şirketin DNA’sı ve kültürüne uygun olduğuna, sizinle aynı yönde ilerleyebilecek olduklarına emin olun.
Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik kriz, pazarı küçültüyor mu? Bu durumdan girişimciler ve yatırımcılar nasıl etkilenecek?
Türkiye’deki girişimciler de, yatırımcılar da ekonomik krizden tabii biraz etkilendi. 2018’in ilk altı ayına baktığımız zaman Türkiye’de 28 milyon dolarlık girişim sermayesi yatırımı yapıldığını görüyoruz. Bunun yaklaşık 5 milyon doları tohum, 4 milyon doları Serie A dediğimiz yatırımlara, 21 milyon doları da Serie B dediğimiz geç aşamalı şirketlere gitti. Baktığımızda, ekonomik krizler esnasında en fazla etkilenenler, erken aşamalı teknoloji şirketleri oluyor. Çünkü bunun da risk skalası en yüksek. O yüzden yatırımcılar suları biraz dalgalı görünce, bu erken aşamalı tohum yatırımlarından desteklerini çekiyor; melek yatırımlarda kemer sıkma politikasına gidiliyor. Fakat biz ve bizim gibi, girişimlerin erken aşamalarına odaklanmış fonlar, melek yatırımcılar, pazara dört elle sarılmış durumda. İşler kötü giderken aslında büyük fırsatlar da ortaya çıkabiliyor; diğer yatırımcılar pazardan çekildikçe daha avantajlı bir konuma da gelebiliyorsunuz. Biz de krizi fırsata dönüştürüp, erken aşamalı şirketleri herkesten önce bulup, onlara yatırım yapma konusunda hızımızı iyice artırdık. Hep şunu söylüyorum: Şu an zor bir dönemden geçiyor olabiliriz ama altı ay sonra her şey değişebilir. Her durumun, her dönemin geçici olduğunu unutmamak gerek.
Bu inişli çıkışlı kariyer yolculuğunda, şimdiye kadar karşınıza çıkan en büyük zorluk neydi?
Kariyerimde şimdiye kadar ortaya çıkan en büyük zorluk aslında 500 İstanbul’u hayata geçirmekti. İki sene önce yatırımcılarımızla anlaşıp, fonu kurup, ilk çağrımızı yapmaya karar verdiğimizde, Türkiye’nin darbe girişimi sonrası dönemine denk gelmiştik. Çok zor ve dalgalı bir dönemde teknoloji girişimlerine yatırım yapmak amacıyla insanlardan para isteyerek ortaya çıktık. Bütün bu olaylar esnasında yatırımcıların geri çekileceğini düşünürken, yatırımcılarımızın hepsi tam destek ile arkamızda durdu. Bu yüzden belki, şu an yaşadığımız ekonomik krizden de daha az korkuyorum.