DİJİTAL PLATFORMLAR VE SİNEMA: MUBI
Röportaj: Damla Kürklü
Dijital dönüşümün etkisini hissettiğimiz en önemli alanlardan biri de sinema. Artık pek çok dijital platform sayesinde evimizin konforunda pek çok filme rahatça erişebiliyoruz. Peki bu platformlar izleyici alışkanlıklarını ve sinemayı nasıl etkiliyor? Dijitalleşme sinema ve televizyon sektörünü nasıl dönüştürüyor? Türkiye pazarına yeniden giriş yapan dijital film platformu MUBI Türkiye Müdürü Cem Altınsaray ile MUBI’yi ve dijital platformların dönüştürücü etkisini konuştuk.
MUBI’nin kuruluş amacından biraz bahseder misin?
Efe Çakarel, 2007 yılında Tokyo’da bir kafede otururken en sevdiği film olan Wong Kar-wai şaheseri Aşk Zamanı’nı izlemek istiyor. Dünyanın en hızlı İnternetine ve en büyük sinema ekonomilerinden birine sahip Japonya’da bile insanların istedikleri filmi istedikleri anda ücretini ödeyerek dahi izleyemediğini fark ediyor. Ve MUBI’yi kurmaya karar veriyor. Özetle, MUBI’nin çıkış amacı sinemanın büyüsünü her yere ulaştırıp, herkese bulaştırmak.
MUBI, tekrar Türkiye pazarında. Bu kararı almanızda en büyük etken ne oldu?
MUBI’nin kurulduğu dönemde ev sineması pazarı büyük ölçüde DVD ve Pay TV’ye dayanıyordu ve OTT (over-the-top) dediğimiz İnternet üzerinden film izlemenin payı neredeyse sıfırdı. Bugünse DVD ve Pay TV dramatik bir şekilde sona yaklaşırken, OTT tümüyle egemen bir durumda ve dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biri. MUBI bugün hepimizin gördüğü bir resmi yıllar öncesinden hayal eden bir adamın eseri. Bu genel olarak zorlu ve sabır gerektiren bir yolculuk.
MUBI’nin Türkiye’ye ilk kez geldiği dönem belki biraz erkendi bizim için. O dönemle bu dönem arasında nereden baksanız dağlar kadar fark var. İnsanların film izleme alışkanlıklarından İnternetin, mobil cihaz ve uygulamaların günlük hayatı ele geçirmesine kadar çok şey değişti. Bağımsız film üretimindeki hareketlilik, sinema kültürümüzdeki canlılık, sinema sanatının özellikle sosyal medyada siyaset ve sporla birlikte en çok konuşulan olgu olması da önemli etkenler.
MUBI’ye Türkiye filmlerinden ya da yapımlarından seçtiğiniz filmlerde hangi kriterlere önem veriyorsunuz?
MUBI’nin film programları hemen her ülke ve coğrafyada farklılıklar gösteriyor. Bu, çok karmaşık bir konu olan film hakları kadar yerel zevk ve tercihler arasındaki nüanslardan kaynaklanıyor. Değişmeyen tek şeyse MUBI’nin sinemaya yaklaşımı. Unutulmaya yüz tutmuş klasiklerden kendi seyircisini yaratmış kült filmlere, ticari sinemalarda gösterim şansı bulamamış bağımsız yapımlardan film festivallerinin gözdelerine, hep ulaşılması daha zor olan filmler var odağımızda. Bu söylediğim Türkiye için de geçerli.
Türkiye’deki auteur sinema hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ülkede yolunda giden şeylerden biri auteur sinema. Türk Sinematek Derneği’nin kapanmasından sonra ortaya çıkan İstanbul Film Festivali, yazar ve yönetmenlerin yetişmesinde ciddi rol oynadı. Yerli sinema üretiminin durma noktasına geldiği 90’lı yıllarda Reha Erdem, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim, Nuri Bilge Ceylan gibi isimler bir bir sete çıkıp önemli filmlere imza attılar. Peşlerinden Özcan Alper, Pelin Esmer, İnan Temelkuran, Seren Yüce gibi genç ve yaratıcı yönetmenler geldi. Emin Alper, Kaan Müjdeci, Tolga Karaçelik, Ceylan Özgün Özçelik vb. isimler de aynı yoldan yürümeye ve heyecan verici işlere imza atmaya devam ediyorlar. Ortak eğilimler olsa da çoğu belli bir bireyselliği yansıtan filmler yapıyorlar. Gerek sinema dilleri, gerekse sanatla gerçek hayat arasında konumlandıkları yer açısından bambaşka şeyler vadediyorlar. Film izlemeyi seven, okuyan, yaşadıkları dünyayı sorgulayan, açık fikirli insanlardan oluşan bir sinemacı kuşağımız var. Ve takip edilmeyi sonuna kadar hak ediyorlar.
Belgeselcilik dünyada nasıl ilerliyor?
İnsanları film izlemeye iten en güçlü dürtü günlük hayatın yorucu gündeminden kaçma duygusu hiç şüphesiz. İnsanlar hayatın gerçekliğinden kaçıp sanatın gerçekliğine sığınmak, iki saatliğine de olsa her şeyi unutmak istiyorlar. Fakat özellikle ana akım sinemanın ardı arkası kesilmeyen süper kahraman filmleri, çizgi roman ve bilgisayar oyunu uyarlamaları, animasyonlar derken, gerçeklikle bağlarını tamamen koparmış gibi bir görüntü içine girmesinden dolayı insanlar belgesel sinemayı adeta yeniden keşfediyorlar. Normalde ancak türün meraklısına hitap edecek ve çok az izlenecek belgesel filmler giderek daha büyük kitleler tarafından izlenip tartışılmaya başladı. Bu da belgesel sinemanın değer kazanmasını ve belgesel film projelerinin önünün açılmasını sağlıyor. Ben kendi adıma çok mutluyum bu dönüşümden.
MUBI, yapımcı olarak da bir takım yatırımlar yapmaya başladı. Çok yakında diğer platformlardaki gibi MUBI orijinal filmlerini de izliyor olacak mıyız?
MUBI’nin başlıca hedeflerinden biri bu şu anda. Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde Un Certain Regard bölümünde gösterilen ve transgender bir aşk hikayesi anlatan Port Authority bu konuda atılmış ilk adımdı. Şu anda çekimleri bitmiş ve post prodüksiyon aşamasında olan iki yeni film ve imzaları henüz atılmış üç yeni proje var. Bu sayılar yavaş yavaş artacak. MUBI bağımsız filmlere vereceği yapım desteğiyle birkaç yıl içinde endüstrinin hatırı sayılır aktörlerinden biri olmak istiyor ve bunun için büyük bir iştahla çalışıyor.
Sinema ve film sektörü, izleyici alışkanlıklarının değişimiyle birlikte büyük bir dönüşüm içinde aslında. Bu yılları ve önümüzdeki dönemi bu anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinema değişim ve dönüşüme en açık sektörlerden biri. Gücünü de en çok bundan alıyor belki. Film izleme alışkanlıklarımız zaman içinde hep değişti, değişmeye de devam edecek. Sinemanın bu değişimden sağladığı pek çok faydadan söz edilebilir. Dünyanın bir ucunda yapılmış ve yapıldığı yerde dahi gösterime girme olanağı bulamamış bir bağımsız film, dünyanın öbür ucunda izlenebiliyor artık. Bir filmin seyirciye ulaşmasından daha güzel bir şey olabilir mi? Bu perspektiften bakınca teknolojinin daha adil bir dünyanın kapılarını araladığı söylenebilir. Dijital platformlar, film yapımını, dağıtımını ve nihayet en önemli şeyi, film izlemenin kendisini alabildiğine kolaylaştırıyor. Sinema perdesine ve sinema tarihine sırt çevirmediğimiz ve o mirastan beslenmeyi sürdürdüğümüz müddetçe işlerin daha iyiye gittiğine inanıyorum ben.
Ekonomik açıdan bakarsak değişen sinema dinamikleriyle beraber evde izlenen özel kanal seçenekleri de tüm dünyada arttı. Rakamlarla bize biraz endüstri büyüklüğü, hacmi ve gelecek beklentisi konusunda biraz bilgi verebilir misiniz?
İnternet kullanımı tüm dünyada her gün biraz daha artacak. Halihazırda belli bir yaşın üzerindeki insanlar internetle çok az haşır neşir olarak, hatta hiç olmayarak yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Gelgelelim yeni nesillerin bir günü bile internetsiz geçmiyor, günlük hayat artık internetle iç içe. Video içerik diğer tüm içeriklerden çok tüketilmeye ve her gün daha fazla talep görmeye devam edecek. İçerik sağlayıcılar rekabetin içinde kalabilmek için daha kaliteli ve daha çok sayıda seçenekle karşımıza gelecek. İstediğimiz zaman istediğimiz yerde istediğimiz içeriğe ulaşabildiğimiz OTT servisleri alıp başını giderken, geleneksel televizyon tarihe karışacak. Şimdiden 100 milyar doları aşmış olan OTT pazarının 2025 yılında 330 milyar doları bulması bekleniyor. Bu ölçekte olup da daha hızlı büyüyen bir pazar var mı bilmiyorum.
Sizin mutlaka izlenmesi gereken MUBI filmleri listenizde neler var?
Bu soruya yanıt olarak, tamamının MUBI’de gösterdiğimiz ya da göstermek isteyeceğimiz filmler olması dolayısıyla hayatta en sevdiğim 10 filmi paylaşayım:
1. Blade Runner (Ridley Scott, 1982)
2. Le notti di Cabiria (Federico Fellini, 1957)
3. McCabe & Mrs. Miller (Robert Altman, 1971)
4. Chinatown (Roman Polanski, 1974)
5. Le samouraï (Jean-Pierre Melville, 1967)
6. The Godfather (Francis Ford Coppola, 1972)
7. North by Northwest (Alfred Hitchcock, 1959)
8. Faces (John Cassavetes, 1968)
9. Shichinin no samurai (Akira Kurosawa, 1954)
10. Naked (Mike Leigh, 1993)
Assembly X “MUBI Nights”etkinliğinde izleyicileri neler bekliyor?
Nefesimizi birlikte tutacağımız, birbirimizin kalp atışını duyacağımız, ortak bir duygu salınımına teslim olup ayin yaparcasına izleyeceğimiz birbirinden güzel filmler bekliyor. Biraz daha az izlenmiş, az bulunan ama hep iyi filmler…